Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu

1986 yılında İ.Ü. Orman Fakültesi’nden mezun oldu.

1988 yılında İ.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Orman Entomolojisi ve Koruma Yüksek Lisans Programını bitirdi.

1994 yılında KTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı Yüksek Lisans Programını bitirdi.

27 Eylül 2002 Tarihinde KTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Orman Mühendisliği Anabilim Dalında “Kaçkar Dağları Milli Parkı ve Yakın Çevresinin Doğal Kaynak Yönetimi Açısından İncelenmesi” adlı tez ile doktora programını tamamladı.

Aşağıda belirtilen çeşitli ulusal ve uluslararası proje ve seminerlere katıldı. Çok sayıda ulusal ve uluslararası doğa koruma projesinde yürütücü ya da danışman olarak görev aldı. İngiltere, Yeni Zelanda, Avustralya, Letonya, Gürcistan, Amerika Birleşik Devletleri, Hollanda ve Almanya’da kimi eğitim ve teknik çalışma gezilerine katıldı.

Trabzon’da bulunan Doğu Karadeniz Ormancılık Araştırma Müdürlüğünde 1989-2004 yılları arasında 14 yıl “Araştırmacı” olarak çalıştı.

17 Mart 2004 tarihinden itibaren Kafkas Üniversitesi Artvin Orman Fakültesine Öğretim Üyesi (Yrd. Doç. Dr.) olarak atandı.

21 Kasım 2005 – 26 Eylül 2008 tarihleri arasında ise Kafkas Üniversitesi Artvin Meslek Yüksekokulunda Müdürlük görevini yaptı.

Eylül 2008-07 Eylül 2010 tarihleri arasında Artvin Çoruh Üniversitesinde Öğretim Üyesi olarak görev yaptı.

08.09.2010 tarihinden itibaren KTÜ Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.

Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesinde Felsefe Bölümü öğrencisidir.

Yabancı Dil: 78.750 (ÜDS)

ÇALIŞMA KONULARI: Ormancılık Politikası, Milli Parklar ve Korunan Alanlar, Doğa Koruma, Sürdürülebilir kalkınma eğitimi.

ÜYE OLDUĞU KURULUŞLAR

WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Yönetim Kurulu Üyesi

WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Mütevelliler Heyeti üyesi

TEMA Bilim Kurulu üyesi

Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Üyesi

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) üyesi

Türkiye Ormancılar Derneği (TOD) Bilim Kurulu Üyesi

Doğa Araştırmaları Derneği (Kuş Araştırmaları Derneği) üyesi

BENA -Balkan Environmental Association üyesi

TMMOB Orman Mühendisleri Odası

IUCN-WCPA mountains-specialist-group üyesi

YAYIN SAYILARI, BİLİMSEL ve SOSYAL ETKİNLİKLER

SCI Yayınlar 11 Projeler Sunum Yaptığı Çalıştay 177
Uluslararası Hakemli Yayın 6 BAP 3 Sunduğu Konferans ve Saydam Gösterisi 76
Ulusal Hakemli Yayın 10 WWF- Intemational 3 Uluslararası Kurs ve Seminerler 8
Uluslararası Sempozyum/Kongre Bildiri 22 TEMA 1 Ulusal Kurs ve Seminerler 14
Ulusal Kongre 29 TÜBİTAK- 4004 13 Katıldığı Ulusal- Bölgesel Radyo Tv Programı 206
Ulusal ve Uluslararası Kitap 4 TÜBİTAK- TOVAG 3 Webinar programı 24
Ulusal ve Uluslararası Kitap Bölümü 16 DOKA 1 Podcast 2
Diğer Yayınlar 18

 

SİVİL TOPLUM İLİŞKİLERİ ve SAHA ÇALIŞMALARI

TÜBİTAK tarafından desteklenen toplam 13 Doğa Koruma (Sürdürülebilir Kalkınma) Eğitimi Projesinin yürütücüsü olarak 2000 yılından bu yana 700’den fazla üniversite öğrencisine arazi uygulamalı ve teorik doğa koruma eğitimi verdi. TÜBİTAK Doğa Eğitimi Programının Türkiye’nin çeşitli Milli Parklarında yapılan projelerinde eğitmenlik yaptı. Aşağıda belirtilen 24 ulusal ve uluslararası projede yürütücü ya da araştırmacı olarak ve çoğunda “gönüllü” olarak görev aldı. 2004-2007 yılları arasında UNDP GEF-SGP Türkiye Ulusal Yürütme Komitesi üyesi olarak ülkemizin değişik yörelerindeki sivil toplum kuruluşlarından gelen biyoçeşitlilik, ekoturizm, sürdürülebilir turizm vb projeleri değerlendirdi.

Doğal Hayatı Koruma Derneğine (Şimdiki WWF-Türkiye) 1989 yılında üye oldu. 1993 yılında aynı derneğin “Doğu Karadeniz Entegre Koruma Projesinde” yürütücü oldu. Korunan Alanların Etkin Yönetimi (WWF-International), Doğu Karadeniz Entegre Koruma Projesi (DHKD- WWF) ve TEMA Doğal Yaşlı Ormanların korunması projelerini yönetti. Doğal Yaşlı Ormanları doğa koruma içinde orman fonksiyonu olarak kullanılmasını sağladı. Atmacacıhk Yönetimi ile ilgili Uluslararası bir projeyi Doğu Karadeniz’de yürüttü ve bu konunun yasal alt yapısının teknik (Yönetmelik) metnine katkı verdi. Gümüzde atmacacıhk etkinliği, kuşlar öldürülmeden planlı, denetimli ve yasal olarak yapılmaktadır. Gürcistan’a da bu konuda gönüllü danışmanlık yapmaktadır. Atmacacıhk yönetimi ile ilgili 30 yıllık başarı hikayesinin yazıldığı ortak kitabını WWF Türkiye yayınladı.

2016 yılında WWF Türkiye adına fındık tarımını tüm yönleriyle ele alan “Giresun’da Sürdürülebilir Fındık Üretimine Doğru” adlı rapor kitabını yayınladı. Bu yayın Ülkemizde fındık tarımının çevresel sürdürülebilirliği ile ilgili şimdiye dek hazırlanmış en kapsamlı çalışmadır.

Yeşil Artvin Derneğinin 1995 yılında kuruluşunda görev aldı, ilk madencilik panelinde tek madencilik karşıtı konuşmayı yaparak ülkemizin en uzun soluklu madencilik karşıtı sivil toplum mücadelesinin fitilini ateşledi. Bugüne kadar neredeyse tüm teknik raporları, müdahil bilirkişi raporlarını ve ÇED Eleştirilerini kaleme aldı. Artvin merkez ve diğer bütün ilçelerdeki çevre ihtilaflarında sivil toplumla yaşam ve doğa koruma mücadelesinin içinde yer aldı, tamamına çeşitli kapsamdaki teknik raporlarla destek verdi, dava dosyalarının ekolojik gerekçelerini ve çevresel etkilerini yazdı, her yerleşim biriminde konuyla ilgili sunumlar yaparak farkındalık oluşturmaya çalıştı.

Sivil toplum ile çok sayıda çevre ihtilafında toplumla birlikte görev almış ve çok sayıda teknik rapor kaleme almıştır. TEMA, WWF Türkiye, Doğa Koruma Merkezi, Doğa Derneği, Türkiye Ormancılar Derneği adına ve bağımsız olarak Türkiye’nin dört bir yanında örneğin Kaz Dağı, Karabük Yeşilce, Çanakkale, Kastamonu Loç vadisi, İkizdere-Taş Ocağı, Artvin Cerattepe, Hod, Arhavi, Ardanuç, Şavşat, Yusufeli, Giresun, Rize Kaçkarlar Ordu-Fatsa, Erzurum, Antalya, Muğla, Uşak-Murat Dağı gibi yörelerde çok sayıda HES, Madencilik, Yeşilyol, ormansızlaşma, taş ocağı gibi -çoğunluğu bilinen malum şirketler tarafından oluşturulan- doğa koruma sorunları için arazi incelemeleri yaptı, raporlar kaleme aldı, sayısız konferans ve söyleşi yaptı. Bu çalışmalarda Kaz Dağı Doğal Varlıkları Koruma Derneği, Kazdağları Kardeşliği, Murat Dağı Yok olmasın Platformu, MAD (Mekânda Adalet Demeği) gibi çok sayıda sivil inisiyatiflerle işbirliği yapıldı. Hemşin Yaşam Derneği’nin Gelenekten Geleceğe Yaşayan Hemşin ve Hemşin Yaşam Haritası adlı iki UNDP GEF-SGP projesinin Danışmanlıklarını yaptı, projelerin eğitim çalışmalarına eğitici olarak destek verdi. Rize-Fındıklı’da Çukulit Yeni Hayat Demeğinin “Geleneğe Temas, Geleceğe Miras-Doğal ve Kültürel Mirası Yaşatmak” adlı SGP projesinde Doğu Karadeniz’de Sürdürülebilir Turizmin Sürdürülemezliği üzerine eğitim verdi.

Bu çevre ihtilaflarının çoğunda Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ile ortak çevre mücadelesi verdi, raporlar yazıldı, mahkemelerde davacı yerel ya da ulusal demekler adına “gönüllü bilirkişilik” yaptı.

HES’lerle ilgili ilk çalışmaları Fırtına Vadisindeki Dilek-Gürolıık Hidroelektrik santrali ile başladı. Okay Karayalçın başkanlığındaki Çamlıhemşin-Hemşin Vakfı ve Doğal Hayatı Koruma Demeği ile birlikte çalışıldı. HES’in çevresel etkileri isimli bir rapor kaleme aldı ve bu rapor Çevre Bakanlığının aylık Çevre Dergisinde yayınlandı. Bu yazı bir Bakanlığın resmi dergisinde yayımlanan belki de son eleştirel yazıdır. 1996-1998 arasındaki Çamhhemşin’de, Trabzon’da, Rize’de halk toplantıları ve konferanslar yapıldı. Fırtına vadisine büyük zarar verecek olan bu HES projesi başarıyla iptal ettirildi. Bu sivil toplum işbirliği ile iptal edilen ilk büyük yatırım oldu. DHKD ile DSİ işbirliğini sağlayarak Fırtına Havzası içindeki diğer 16 eneıji yapısının iptal edilmesini sağladı. WWF Türkiye ile Fırtına Vadisi Sürdürülebilir Entegre Havza Planlaması projesinde danışmanlık yaptı.

Doğal Yaşlı ormanlar (Old Growth Forest) konusunda ülkemizde ilk çalışmaları yaptı, «doğal yaşlı orman» adını ve kavramını bilim literatürüne ve Türkçeye kazandırdı. Bu konuyu tanıtan ilk bilimsel kitabı 1996 yılında doğa korumacıların öncü okulu kabul edilen Türkiye Doğal Hayatı Koruma Demeği (şimdiki WWF-Türkiye) yayını olarak yayımladı. Eylül 1996’da Karadeniz Teknik Üniversitesinde “Doğu Karadeniz’de Doğal Yaşlı Ormanlar ve Koruma Gerekçeleri” adlı Uluslararası Çalıştay düzenledi. 1996 Ekim sonunda WWF-International Avrupa Ormancılık Takımı (European Forestry Team) üyesi olarak ilk kez (Letonya’da) düzenlenen Ormancılık Sertifıkasyonu ile PAN Parks yaklaşımlarının temel kavramsal çerçevesini oluşturan çalışmalara katkı verdi.

1997 yılında Orman Genel Müdürlüğünde Orman Planlama Dairesi (Amenajman) uzmanlarına doğal yaşlı ormanların kavramsal çerçevesini ve ekolojik özelliklerini anlatarak ilk kez ormancılık planlaması camiasına tanıtımını yaptı, bir koruma fonksiyonu olarak kullanılabileceği ile ilgili bir konferans sundu. Bu sunumun ardından yeni amenajman planlaması yapılan Artvin Camili havzasındaki bakir ormanlarda toplam 1.523 hektar iki alan; Camili Gorgit ve Camili Efeler Ormanları ana kaynak değerleri doğal yaşlı orman olmak üzere Tabiatı Koruma Alanı (en sıkı koruma statüsü) olarak tescil edildi. Diğer yandan doğal yaşlı orman kavramı 2002 yılından itibaren sürdürülebilir orman yönetiminde bir “doğa koruma fonksiyonu” olarak normal üretim ormanlarının planlamasında da kullanılmaya başlandı. Asıl güzel gelişme ise 2005 yılında gerçekleşti ve daha önce ilan edilmiş olan iki Tabiatı Koruma Alanı, mutlak doğa koruma alanı olarak çekirdek zon kabul edildi ve bir ekolojik ve sürdürülebilir yaşam hâzinesi olan Camili Havzası tümüyle UNESCO tarafından Biyosfer Rezerv ilan edildi.

2003 yılından itibaren Gürcistan’da yapılan Kafkasya Ekolojik Bölge Planlama toplantılarına Türkiye ekibi içinde katıldı ve 2006 yılında yayımlanan An Ecoregional Conservation Plan for the Caucasus adlı rapora katkı verdi.

Türkiye’nin en eski sivil toplum kuruluşu olan Türkiye Ormancılar Derneği (1924) Bilim Komitesi Üyesi olarak Ormancılık Politikası ve Yönetimi sorunları üzerine ortak çok sayıda yazı kaleme aldı. Orman Kanunu, Kara Avcılığı Kanunu, Milli Parklar Kanunu ve Cunhurbaşkanlığı Kararnamesi ile başka çok sayıda doğal kaynaklara zararlı yasa değişikliğine karşı yapılan çalışmalara katkı koydu.

Kırsal kalkınma ve diğer yandan bir koruma aracı olarak ekoturizmi ormancılık politikası içinde değerlendiren ve bu konuda ülkemizde ilk makaleler yazan kişilerdendir. Bu konuda uluslararası destek sağlayan GEF II projesinde danışman olarak yer aldı. Camili Biyosfer Rezervi örneğinde Korunan Alanların Ekoturizm Gelişimine Etkileri isimli bir de yüksek lisans tezi yaptırarak bir kanıt ortaya koydu.

GENEL BAKIŞ

Son araştırmalar dünyadaki doğal alan ve biyolojik çeşitlilik kaybının endişe verici bir hızla ilerlediğini gösteriyor. Hükümetlerarası Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Bilim ve Politika Platformu’nun (IPBES) 2019’da yayımladığı rapora göre dünya genelinde bir milyon canlı türü tehdit altında. WWF’in 2020 Yaşayan Gezegen Raporu da omurgalı canlı popülasyonlarının son 50 yılda, ortalama yüzde 69 azaldığını gösteriyor.

Aynı şekilde Türkiye doğal kaynak yönetiminde adeta sınıfta kalmış durumdadır. Çok sayıda yasal ve Anayasal düzenlemelere rağmen günümüzde Ülkemizin geldiği durum, sadece doğal varlıklar açısından değil her yönden acı verecek niteliktedir. Ormansızlaşma, doğal varlıklar ile tarihi ve kültürel mirasın tahribi; su, toprak ve hava kirliliği, insan başta olmak üzere her türlü canlı yaşamı tehdit edecek boyutlara gelmiştir. Ülkemizin çevresel yıkımı uluslararası arenada bile dikkatlerden kaçmamaktadır. Yale Üniversitesi Çevre Performans indeksine (EPI) göre Türkiye 180 ülke arasında ancak 177. sırayı alabilmiştir. Ülkemizde doğal kaynakların korunmasında etkin rol oynayan mevzuatın değiştirilmesini sağlayan yeni yasal düzenlemeler ise başka bir garabet olarak sürekli gündeme getirilmektedir. Bu sonuçlara oluşmasında şüphesiz kalitesiz, eğitimsiz ve liyakatsiz kadroların insanoğlu’nun önemli rolü vardır.

Kalkınma-koruma ilişkisinin sürekli yatırım ve kullanma yönünde uygulaması, tür ve habitat kayıpları dolayısıyla tüm yaşam destek sistemlerinin tahribi ile sonuçlanmaktadır. Sürekli yapılan arazi çalışmaları ve gözlemler; Ülkemizin her köşesinin kontrolsüz ve ölçüsüz kullanımın tahribatıyla tehdit altında olduğu; köy, ilçe ya da kent toplumunun en az yarısının sürekli çevre ve yaşam mücadelesi içinde yıprandığını göstermektedir. Toplumun eneıjisinin koruma çabasıyla tüketildiği bir süreç yaşanmaktadır. Doğal kaynaklar kırsal nüfusun refahına değil ağırlıklı olarak sermayenin emrine tahsis edilmekte ve kırsal alandaki işsizlik ve fakirlik hızla büyümektedir. Doğa Korumalı Kalkınma uygulamaları, kırsal fakirliğin azaltılmasında geçici inşaat ve betonarme sürecinin yerine devreye sokulmalıdır.

Mevcut Anadolu fotoğrafı, sorun kadar çözümlerin de politik olduğu, çözümün siyasi bir hareket içinde çok daha olanaklı olduğu düşüncesini geliştirmektedir. Şimdiye kadar birlikte çalışma ve bilimsel itirazlarla çok sayıda çevre ihtilafı çözülse de yasal düzenlemelerle desteklenmediğinde uzun ömürlü olamamakta ve çevresel adalete erişim mümkün olmamaktadır. Çözümü siyasette arama konusundaki ilgimi tetikleyen faktör ağırlıklı olarak bu durumdur. İklim değişikliğinin daha da arttırdığı çevre sorunları ve akıl dışı kaynak yönetiminin hızla düzeltilmesi gereği ortadadır. Eğer bu yapılamazsa son on yılda ikiye katlanan doğal ve beşeri afetlerin etkisiyle çevre ve insan sağlığı da doğrudan etkilenecektir. Covid ve benzeri pandemilerin en az yarısının doğal kaynak tahribatından olduğu bilinse de yanlışlardan dönme iradesi henüz ortaya konamamıştır.

Akademik, mesleki birikim ve sivil toplumla ortak çalışma deneyimlerimin burada sayılan sorunların çözümünde özellikle fiziksel ve sosyal anlamda yeniden inşa edilmesi gereken ülkemiz için kullanabileceğim gerekli bilgi ve becerileri kazandırdığını düşünüyorum. Ayrıca, sosyal politikalara olan yoğun ilgim kararlılığımı olumlu yönde etkileyecek güçlü motivasyon faktörlerinden biridir.

Dağların sahip olduğu su ve orman kaynaklarının koruma bölgeleri ilan edilerek yasal güvenceye kavuşturulmasını; orman köyleri ve kırsal nüfusun sürdürülebilir tarım/onarıcı tarım ve ekoturizm olanaklarının akılcı planlamalarla yönetilmesini; bu çalışmaların mutlaka sivil toplum ve yerel halk ile birlikte planlamada ve yönetimde katılımcılık ile başarılabileceğini; ancak böyle sürdürülebilir kaynak yönetiminin tesis edilebileceğini düşünmekte ve bu hedefler için çalışmayı amaçlamaktayım. Bunun için:

  • Biyolojik çeşitliliğin en verimli biçimde hangi alanları ve nasıl korunması gerektiğini belirleyen Sistematik Koruma Plânlamasına hızla geçilecek projelerin uygulanması,
  • Bunun için doğa koruma kumrularının şimdi olduğu gibi farklı bakanlıklarda değil tersine tek bir çatı altına alınması,
  • Her türlü yatırımın Çevresel ve Sosyal Etkilerini gerekli yeterlilikte denetleyecek ve bağımsız kurumlarca fonlanacak yeni bir ÇED Yönetmeliğinin hayata geçirilmesi,
  • Akademik müfredata doğa bilimleri haricindeki disiplinler için sürdürülebilir kaynak yönetimi ya da benzer içerikte derslerin konması,
  • Ormanlarda kent kurulması yerine kentlerde orman kurulmasını teşvik edecek yaklaşımların ve yeşil alt yapının hayata geçirilmesinin sağlanması hayati önemde öncelikler olarak sıralanabilir (Yeşil altyapı; doğa tabanlı çözümler ve iklim değişikliğinin olumsuz etkileriyle mücadelede kentlerin dayamklığım arttırmada ciddi bir olanaktır)

Ayrıntılı özgeçmişi okumak için: Oğuz KURDOĞLU Geniş ÖZGEÇMİŞ